Roland Barthes

BENZERSİZ YAPITLARIYLA ROLAND BARTHES Mehmet Rifat
Yapıtlarıyla, konuşmalarıyla, Collége de France’taki dersleriyle, yönettiği toplu çalışmalarla, çektirdiği fotoğraflarla, yazdığı önsöz ve sunuş yazılarıyla, bir filmde oynadığı çok kısa Thackeray rolüyle, annesine olan tutkusuyla, çok sevdiği Saint-Sulpice meydanındaki gezintileriyle, giyimiyle, çok yönlü duyarlı ve sevecen yaklaşımıyla, ses tonuyla, başka dile çevrilmesi nerdeyse olanaksız anlatımıyla, hem öncü hem de klasik oluşuyla, yabancı ‘dillere ve yabancı yazarlara kapalılığıyla, sürekli dönüşüm geçiren düşünce çizgisiyle, yazı ve dil tutkusuyla, ve de ölümüyle son otuz yılın yazarlarını, bilim adamlarını, sinemacılarını, tiyatrocularını, şarkıcılarını, yayıncılarını ve okurlarını derinden etkilemiş benzersiz biridir Roland Barthes.

1915 yılında Cherbourg’da doğan 1980’de Paris’te geçirdiği bir trafik kazası sonucu ölen Barthes’ın düşünce evrimini, sınıflandırıcı bir biçim de değil de, yapıtlarının yayım çizgisini izleyerek vermeye çalışacağız. Bu yaklaşımımızın nedeni de son derece yalın: Barthes’ın sınıflandırılamayan, sınıflandırılmak istemeyen bir özelliği var.

1950 yıllarında başlar Barthes’in yayım etkinlikleri. Müzikle, yazınla, dilbilimle (ve bir ara sözcükbilimle) ilgilenen Barthes özellikle J.P. Sartre’ın görüşleri doğrultusunda kalarak Le Degré zéro de l’écriture (Yazının Sıfır Derecesi) yayımlar. Bu yapıtında yazınsal dili siyasal ve toplumsal açıdan değerlendirirken yazı diye adlandırdığı olgunun tanımını da yapmaya çalışır.

Bütün yazı çeşitleri arasında özellikle iki yazı türü üstünde durur:
Bunlardan biri «sıfır derece»deki yazıdır (buna beyaz yazı da der); bu yazı türü, tam bir saydamlığın, yansızlığın göstergesidir; yazınsal biçemden uzak bir dildir bu (sözgelimi, Camus’nun Yabancı’sı).
Öbürü ise, konuşan yazı’dır: Sözlü anlatımdaki çeşitli kuralları yazı diline aktarmaya, yazı dilinde yaratmaya çalışan ‘bir yazı türü (sözgelimi Queneau’nun yazısı).

Biri saydamlığı, öbürü donukluğuyla dikkati çeken iki yazı türü. Sartre’ın özellikle bağlanma konusundaki görüşlerinden esinlenmiştir Barthes bu yapıtında. Sonraki yıllarda, kendisiyle yapılan bir konuşmada çağcıl yazına Sartre’ın yapıtlarını okuyarak geçtiğini açıklar. Bu yapıtlar arasında da şunları sayar: Esquisse d’une théorie des émotions (Bir Heyecanlar Kuramı Tasarısı) L’Imaginaire (imgelem) Baudelaire (1947); Saint Genet, comédenien martyr (Ermiş Genet, Komedyen ve Kurban)
Yazının Sıfır Dercesi’nin en belirgin özelliği, tartışmaya yer bırakmayan bir anlatımla yazılmış olmasıdır. Ama, daha sonraki yapıtlarının doğrultusunu yavaş yavaş belirleyen bir başka özellik de kendini göstermeye başlar bu yapıtta: Barthes’ın dil olgusuna yaklaşım biçimidir bu. Ona göre dil, yalnızca bir bildirişim aracı değildir, aynı zamanda bilinçli ya da bilinçsiz olarak yapılmış düşünsel bir seçmeyi ortaya koyar.

Barthes 1954 yılından başlayarak gerek kuram, gerek uygulama, gerekse yazın açısından ilgi alanını genişletir. Çevresindeki olguları, gösterge dizgeleri olarak görmeye başlar, bu dizgeleri çözümlemek, işleyiş kurallarını bulmak ister. Ama henüz kavram ve ilkeleri belirlenmiş bir yöntem yoktur elinde. Fransız tarihçisi Michelet üstüne yazdığı Michelet par lui meme ( Kendi Yapıtlarıyla Michelet ) [1954] adlı yapıtta, tarihçinin yaşamını, düşüncesini açıklamayı değil de bir insanın varoluşundaki yapıyı, bu yapıdaki tutarlılığı, düzenli takınaklar ağını ortaya çıkarmaya çalışır. Bunu yaparken de yöntemsel bir çözümleme yerine, küçük küçük parçalardan oluşan bir sıralamaya. bir döküme başvurur.

Barthes’ın daha sonraki çalışmalarını da etkileyecek olan bir yazı,. bir yorum tekniği böylece ilk kez bu. yapıtla ortaya çıkmış olur. Yöntem açısından üzerinde durulması gereken temel özellik, bir yazarın yaşamını ya. da yapıtını çeşitli kesitlere (okuma birimlerine) ayırmak ve bunları yeni bir ‘düzen içinde sunmaktır (yeniden düzenleme, yeniden yapılaştırma). Ayrıca, Barthes’ın anlatımının bir özelliği olan ayraç kullanma, bazı önemli bi1gileri ‘ayraç içinde gösterme tekniği de bu yapıtla kendini iyice duyurmaya başlar.

Barthes 1954-1956 yılları arasında çeşitli dergilerde yayımladığı yazılarını Mythologies ( Söylenler ) adlı yapıtında toplar. İki bölümden oluşan bu yapıtın birinci bölümünde, çağdaş toplumda insanı çevreleyen otomobil, reklam, turizm, sabunlar, şarap, çeşitli filimler v gibi söylenleri (mitleri) eleştirel bir yaklaşımla ele almış, Fransız yazınının deneme anlayışının belki en güzel örneklerini vermiştir. Aynı yapıtın “LeMythe, aujourd’hui” ( Günümüzde Söylen) başlıklı birinci bölümündeyse, söylenlerin oluşturduğu genel düzeni, genel yapıyı, dilbilimin ve oluşmakta olan göstergebilimin kavramlarıyla kuramsal açıdan değerlendirmeye girişir. İsviçreli dilbilimci F. Saussure’ün etkisi açıkça görülmeye başlamıştır artık. Göstergebilim diye adlandırılan yeni bilim kurma çabaları Barthes’ın bundan sonraki çalışmalarında başlıca kaygısı olur.

1963’te yayımladığı Sur Racine ( Racine Üstüne ) yapıtıyla Racine tiyatrosunu yeni, çağdaş bir anlayışa göre, yepyeni terimlerle inceler. Ama bu yapıt, - geleneksel eleştiri yanlılarının, özellikle de Racine konusundaki çalışmaları tanınan W Picard’ın sert eleştirilerine uğrar. Yeni.eleştiri akımına karşı çıkan Picard Barthes’ı yazınsal yapıtın yerine, yaz yapıtın simgesel değerini çözmeye çalıştığı için eleştirmektedir. Ayrıca Barthes’ı herşeye değinmekle, ‘ açıklamakla, herşeyi bilmekle hatta bilimsel düşüncenin temel kurallarına karşı çıkmakla ve anlaşılmaz bir dil kullanmakla suçlar.

Barthes kendisini bu denli suçlayan geleneksel eleştirmen Picard’a yanıt vermekte gecikmez ve Critique et vérité ( Eleştiri ve Gerçek ) adlı yapıtını yayımlar. Racine’i çağdaş Fransızcayla, yapısal ve ruhçözümsel açıdan değerlendirdiğini vurgular. Çağdaş yazarlar nasıl yaratıcı bir dile başvuruyorlarsa, bir eleştirmen olarak Barthes da yaratıcı bir dille yaklaşmıştır Racine’e. Bu yapıt, eleştiriye yanıt vermesinin ötesinde, yazınbilim, eleştiri, okuma gibi yazınsal betiğe yaklaşım biçimlerini de belirler.

Barthes aynı yıllarda, göstergeler kuramıyla çok yakından ilgilendiği ve hem Saussure’den, hem de Danimarkalı dilbilimci L. Hjelmslev’den yararlandığı görülür. 1964’te yayımladığı Elémente de semiologié (bu yapıt 1979’da Göstergebilim İlkeleri olarak Türkçeye çevrilmiştir) bunun açık bir kanıtıdır. Gerçekten de, Barthes’ın bir bilim (göstergebilim) kurma kaygısıyla dolu olduğu yılların bir ürünüdür bu yapıt. Ne var ki, söz konusu yapıt, götergebilimin bir elkitabı olmaktan çok, dilbilimin temel kavram ve ilkelerini göstergebilime aktarmaya, çalışan bir incelemedir.

Barthes’ın ‘göstergebilime yaklaşımı, Saussure’ün önerisini ters yüz etmesi açısından da ayrıca ilgi çeker. Saussure, dilbilimi ilerde kurulacak göstergebilimin bir altbölümü olarak görürken, Barthes, göstergebilimi dilbilimin bir altbölümü olarak görür. Çünkü’ Barthes, moda, mutfak, görüntü, yazın gibi gösterge dizgelerinin ancak dil aracılığıyla, dil desteğiyle bir gerçek kazandığına inanır. Göstergebilimsel etkinliklerini yoğun bir biçimde sürdürdüğü bu dönemde eleştiri ve denemeyi birbiri içinde eriten bir yazı biçimine yönelir: Brecht, yeni-roman, eleştiri, yapısalcılık, Baudlaire, Queneau, La Bruyére, Voltaire ‘vb, üstüne yazdığı yazılarını Essais critique ( Eleştiri Denemeleri ) [1964]adıyla yayımlar.

1960-1970 yılları Fransa’da yapısal yöntem hızla geliştiği bir dönemdir. Dilbilim alanındaki yapısal yaklaşımın ‘gelişmesi, aynı yöntemin masal, şiir, ölçü, söylen gibi başka dizgelere de uygulanmasına yol açar.

1966 yılında Communications (sayı 8) dergisi ‘Yapısal Anlatı Çözümlemesi başlığı altında çeşitli uzmanların göstergebilimsel incelemelerini yayımlar. Bu sayıdaki ‘ilk yazı da Barthes’ın 1967 yılına gelindiğinde de yine göstergebilimsel yaklaşımını ortaya koyan bir yapıt yayımlar. Uzun süreden beri üzerinde çalıştığı giyim modasının  düzeniyle ilgilidir bu yapıt: Systéme de la mode (Moda Dizgesi).
Barthes göstergebilimsel yapıtlar özellikle Ecole pratique des haute études ’de (Paris) verdiği derslerle, yönettiği toplu çalışmalarla geliştirir.. S/Z (1970) adlı yapıtı da 1968-1969 ders yılında süit bir çalışmanın ürünüdür. Balzac’ın Sarrazine adlı öyküsünü kesitlere ayırıp, öznel bir yoldan yeniden kuran, yapılaştıran bir yapıttır bu. Betiğin çokanlamlılığını yakalamak için okuma etkinliğini (kendi ekinsel baş vurarak) adım adım (kesit kesit) sürdürür Barthes Ayrıca, betikler açısından belirlediği okunabilir/yazılabilir karşıtlığı da Barthes’ın özgünlüğünü gösteren bir başka özelliktir.

Yine 1970 yılında Berthes’ın en ilginç yapıtlarından biri yayımlanır:L’Empire des signes ( Göstergeler İmparatorluğu ), Japonya’ya yaptığı bir yolculuk sonrasında, bir başka ülkede mutlu yaşamını, bir başka ülkedeki göstergeleri şiirsel bir anlatımla verir. O güne dek hep kendi ekini görselliği içinde kalan, dolayısıyla hep kendisine özgü olanı araştıran Barthes, bu kez, yaklaşımını bir başka ekine yöneltmiştir.

1971 yılında yeni bir çözümleme basılır: Sade, Fourier, Loyola. Hem Lacan’ın ruhçözümsel gorüşlerinden hem de Tel Quel topluluğunun (Ph. Sollers ve J. Kristeva) dil konusundakl görüşlerinden esinlenerek yazmıştır bu yapıtı’. Barthes’m bu yıllarda başka düşünürlerin etkisinden uzaklaşmaya başladığı görülür. Yeni bir dönem açılmıştır artık onun düşünce ve yazı evriminde. Nitekim 1973’te çıkan Le Plaisir du texte’de ( Betiğin Verdiği Haz ) yazınsal betikleri, kendi bedenine, kendi duygularına göre açıklama yolunu araştırır. Betiklerden haz duyma ve tad alma duygularından sözeder.

Barthes artık seçkin ve duyarlı bir okur-yazar olarak, yeni bir yaşama biçimi araştırmaya yönelmiş, salt beğenilerine dayanarak yazmaya, konuşmaya, ‘yaşamaya başlamıştır. Kısacası, yalnızlığa düşmemek için bir taktik» değişikliği yapmıştır. Bundan böyle okurlarıyla doğrudan bir bağlantı kuracak, donuk bir nesnellik ve itici bir bilimsellik yerine, sevecen bir duyarlılık yazarlığını, yaşamını, beğenilerini okura iletmeye çalışacak 1975’te bunun en güzel örneğini gerçekleştirir: Kendi kendisini anlatan bir yapıt yayımlar: Roland Barthes par ‘Roland Barthes ( Roland Bartes Roland Barthes’ı Anlatıyor ).1977’de çıkan Fragments d’uı’L discours amoureux ( Bir Aşk Söyleminden Parçalar ) ise Barthes’ın en çak ilgi gören yapıtı olur. Geniş bir okur kitlesine belli yanıtlar verebilmek için anlatımını daha açık seçik, daha yalın olmaya yöneltir.

Barthes 1976 yılında Collége de France’ta yazınsal göstergebilim kürsüsüne atanır ve bu tarihten başlayarak Avrupalı aydınlar arasında büyük ilgi gören derslerini vermeye başlar. 1976 yılında yaptığı açılış, konuşması , Leçon (Ders) adıyla yayımlanır.

Barthes’ın. ölümünden önce yayımlanan yapıtı, çok yakından tanıdığı, Fransız yazınına benimsettirmek için görüşlerinden sık sık söz ettiği Philippe Sollers üstünedir: Sollers écrivain (Yazar Sollers) [ 1979]Son yazınsal eleştirileri son derece çözümsel, akılcı, ‘yansız ve nesnel bulan, bunları neredeyse bir üst-benin eleştirileri olarak gören Barthes bu yapıtıyla, söz konusu anlayışa karşı çıkmış ve öncü bir yazarı tanımaya, tanıtmaya çalışmıştır.

Ve Barthes 1980 yılında ölür. Aynı yıl, ölümünden kısa bir süre sonra’ son yapıtı La Chambre daire ( Aydınlık Oda ) yayımlanır. Fotoğraf sanatını ele alan bu yapıtta, Barthes uzam/zaman arasında yeni bir bağıntı kurmaya çalışır.

Roland Barthes kesin bir tanımını vermek olanaksızdır. O ne tam anlamıyla bir bilim adamı, ne bir felsefeci, ne de bir eleştirmendir: Hiç kimse Barthes (tek başına) bir göstergebilimci, bir toplumbilimci bir dilbilimci, bir yazar olarak gösteremez. Yapıtlarının çeşitliliği bunun bir kanıtıdır. Barthes izlenebilecek bir düşünce biçimi oluşturmak’ yerine, çeşitli bilgiler arasında dolaşmış, bir kuramdan öbürüne duraksamadan geçmiş, yöneldiği her yaklaşımdan kısa bir süre sonra bilinçli olarak uzaklaşmıştır. Ama bütün bu hızlı ‘dönüşümlerin temelinde bir değişmez olgu yatar: Baktığı her yerde dili görür, yazdığı her yazıda dile önem verir, yaptığı her konuşmada dili en yetkin ‘biçimde kullanmaya çalışır. Barthes bilimci, olgucu, akılcı, duygucu davranışları tek tek ya da birlikte yaşarken bu dil ‘bilincini de korumuştur. Bu. nedenle, geleneksel yazın türlerini bir yana iterek yaklaşmalıyız Barthes’a, yeni ‘bir yazı türünün kurucusu olarak görmeliyiz onu. Benzersiz özne oluşu da buradan kaynaklanıyor. Çeviri Yazıları-Yazko Çeviri

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder